The Light in Winter is Federation Square’s annual winter festival and celebration of community life for Melbourne centred around light. The festival brings together artists, designers and communities to explore their ideas of light, enlightenment and hope. A centrepiece of the program was the Solstice Celebration, on Saturday, 19 June closest to winter solstice.
Archive for June, 2010
The Light in Winter – Gift of Light
Saturday, June 19th, 2010Türk – Japon Dostluk Yılı kutlandı
Wednesday, June 16th, 2010Avustralya’nın Melburn şehrinde Türk – Japon Dostluk Yılı coşkuyla kutlandı.
Avustralya’da Türk – Japon Dostluk Yılı kutlama projesi, 2010 yılının Türkiye’de Japon Yılı ilan edilmesi üzerine Avustralya Türk Kültür Platformu kurucusu Hilkat Özgün ve Japon Yaşlılar Derneği sekreteri Mari Heazlewood’un ortak çalışmaları ile başlatıldı.
Proje kapsamında Japonya Dışişleri Bakanlığı’nın izni ile 2010 Japon Yılı logosu kullanıldı. Projenin amacı, Avustralyalı dostlarımızın ülkemizin ve dost ülke Japonya’nın kültürlerini daha yakından tanımalarını sağlamak, ülkemize turizmi özendirmektir.
Avustralya’da 2010 yılının ”Türk – Japon Dostluk Yılı” olarak kutlanmasından dolayı her iki ülkenin geleneksel müzik motiflerinin sunulduğu bir konser düzenlendi. Konser, Melburn şehir merkezinde, kültürlerin buluşma merkezi olarak bilinen, ünlü Federasyon Meydanı BMW Edge konser salonunda yapıldı. 14 Haziran 2010 günü gerçekleşen konser, Melburn’un en büyük festivallerinden biri olan 2010 Melburn Işık Festivali kapsamında yer aldı. Konserde, Kültür ve Turizm Bakanlığı Konya Türk Tasavvuf Müziği Topluluğu Sema Gösterisi, Japon Davul Ekibi, Geleneksel Japon Dansları ve Japon müzisyenleri sahne aldı.
Japonya Dışişleri Bakanlığı tarafından gecenin anısına yaptırılan seramik heykel konsere Japonya’dan katılan Japon Yaşlılar Derneği Başkanı 99 yaşındaki Dr Shigeaki Hinohara tarafından Melburn Başkonsolosu Aydın Nurhan’a takdim edildi. Başkonsolos Aydın Nurhan Türkiye’den gelen bir çini tabağı Dr Hirohana’ya hediye etti.
Semazenler Avustralyalıları büyüledi
Melburn Federasyon Meydanı BMW Edge konser salonunda düzenlenen Türk – Japon Ortak etkinliğine Kültür ve Turizm Bakanlığı Konya Türk Tasavvuf Müziği Topluluğu 10 kişilik bir ekiple katıldı. Melburn’da yaşayan tüm etnik grupların yoğun ilgisini gören grup etkinlik kapsamında bir Sema programı sundu.
Sema gösterisi eşliğindeki Türk Tasavvuf Müziği ile Japon müziği ve danslarının buluştuğu konser, Türkiye ve Japonya kültür ve dostluk gecesi olarak damgasını vurdu.
Konya Türk Tasavvuf Müziği Topluluğu’nda 4 kişilik sema heyeti, 6 kişilik Kudüm, Ney, Tanbur ve Viyolonsel gibi müzik aletleriyle birlikte müzisyenler grubu yer aldı. Grup, Sema gösterisi izleyenleri adeta büyüledi.
Mevlana’nın “Gel, gel, ne olursan ol yine gel” mesajı BMW Edge konser salonunda yaşatıldı. 248 değişik ülkeden gelen 289 ayrı dili konuşan ve 128 ayrı din’e inanan farklı kültürler bu konserde aynı salonda buluştu. Mevlânâ’nın yüzlerce yıldır hiç durmadan verdiği barış ve diyalog mesajı, Türkiye’den binlerce kilometre uzaklıkta bulunan Avustralya’lıları kendine hayran bıraktı.
Programa Melburn Başkonsolosu Aydın Nurhan, Japonya’nın Melburn Başkonsolos yardımcısı Yasufumi Kotake, Japon Kültür Ateşesi Tsuyoshi İsaka, çeşitli ülke başkonsolosları, milletvekilleri, Viktorya Çokkültürlülük Komisyonu yetkilileri ile çok sayıda yerli ve yabancı vatandaş ve dernek temsilcileri katıldı.
Gösteri sırasında birçok Avustralya’lı, sema gösterisini cep telefonu ve fotoğraf makineleriyle kayda aldı. Sema gösterisini çok beğendiklerini ifade eden Avustralya’lılar, ilk kez izledikleri sema gösterisinden çok etkilendiklerini ve tekrar izlemek istediklerini belirttiler.
Semazenler eşliğinde söylenen ilahileri keyifle dinleyen izleyiciler, sema ekibinin düzenlediği proğramı büyük ilgi ile izledi. Sema ayinini dikkatle ve hayranlıkla izleyen izleyiciler en çok semazenlerin uzun süre başı dönmeden ve yorulmadan kendi etrafında dönebilmesine şaşırdı.
Bir izleyici “Sözlerinden birşey anlamadım. Fakat dinlerken ve dönen Semazenleri izlerken o kadar etkilendim ki sanki onlarla birlikte ben de döndüm. Ruhum birşeylerden arındı. Kendimi onlarla birlikte uçuyormuş gibi hissettim. Müzik sanki yıllardır dinlediğim müzik, dans ise benim dansımdı. En kısa sürede Konya’ya gidip Sema proğramını orada izleyeceğim” diyerek duygularını dile getirdi.
Beklentilerin üzerinde ilgi gördük
Konya Tasavvuf Müziği Topluluğu Başkanı Mehmet Öztorun, Avustralya’dan Kültür ve Turizm Bakanlığı’na gelen talep doğrultusunda Avustralya’ya geldiklerini belirtti. Öztorun, “Avustralya’ya 3.kez geldik. Her defasında beklenilenin üstünde ilgi gördük. Yapılan işin mahiyeti ve etkinliğin amacı bizim için çok önceliklidir. Avustralya Türk Kültür Platformu’nun Japon Toplumu ile birlikte oluşturduğu 2010 Türk – Japon dostluk yılı organizasyonu ve Japon gruplarıyla aynı sahnede birşeyler paylaşacak olmamız, onların kendi kültürleri, bizim kendi kültürümüzle ilgili birşeyler sunacak olmamız hoşumuza gitti. Memnuniyetle geldik” dedi.
Öztorun, çok kültürlü bir izleyici topluluğuna hitap eden ve çok beğenilen proğramlarıyla ilgili olarak “Sahne bizim işimizi ortaya koyduğumuz en önemli yerdir. Bir yere görevli olarak adım attığımızda biz sadece sahneye kendimizi endeksleriz ve programımızı en güzel şekilde yapmaya gayret ederiz. Çünkü temsil ettiğimiz bir Bakanlığımız, Türkiye Cumhuriyeti ve Türk halkı var. Onun da ötesinde koskaca bir kültür var. Melburn’da elit bir kitlenin, seyirci olarak hakikaten saygın bir kitlenin, değişik kültürlerden, değişik coğrafyalardan gelmiş insanların bizi izlemesi ve onlardan aldığımız pozitif enerji bizi çok etkiledi. Bizi canla başla, ruhlarıyla ve hissederek dinlediler. Onu biz karşıdan çok iyi gözlemledik. Bu hem sema yapan arkadaşlarımızı hem saz icra eden hem de okuyan arkadaşlarımızı etkiledi. Etkileşim son derece güzeldi” dedi. Öztorun ayrıca, “Oraya gelen insanların muhakkak bir Hazreti Mevlana alt yapısı vardır. Hazreti Mevlana’nın eserlerinin çevrilmediği bir dil kalmamıştır. Gittiğimiz yerlerde Gel çağrısını almış insanlarla karşı karşıyayız” dedi.
Avustralya’da kendilerine gösterilen ilgi ve samimiyetten çok memnun olduklarını söyleyen Öztorun, uluslararası nitelikte planlanan ve gerçekleştirilen bu proğrama katılmaktan çok mutlu olduklarını belirtti.
Sanatçılar onuruna resepsiyon
Başkonsolos Aydın Nurhan, Konya Türk Tasavvuf Müziği Topluluğu ve Türk – Japon Dostluk Yılı kutlama komitesi onuruna bir resepsiyon duzenledi. Çok sayıda Japonya’dan misafirin de katıldığı gecede konusan Başkonsolos Nurhan, 2010 yılının Japonya ve Turkiye arasında kurulmuş dostluk ilişkilerinin 120. yılı oldugunu ve ilanihaye dostluk içerisinde devam etmesini istediklerini vurguladı. Gecede Konya Türk Tasavvuf Müziği Topluluğu’nun hazırladığı bir müzik programı yer aldı.
Avustralya’lı Sanatçılar Ustalardan Görüş aldılar
Melburn’da sufi müziği icra eden Nefes Ensemble müzisyenleri Konya Türk Tasavvuf Müziği Topluluğu müzisyenleri ile bir araya gelerek sufi müziği ustalarından görüş ve tavsiye alarak yararlanmayı da ihmal etmediler.
Mehmet Öztorun’la söyleşi
Tuesday, June 15th, 2010Avustralya ziyaretinizle ilgili duygularınızı alabilir miyim?
Memnuniyetle. Daha önceki yıllarda yapmış olduğumuz ziyaretten dolayı Avustralya’yı biliyorduk. Avustralya ziyaretimiz topluluk içinde gündeme geldiğinde, bu tanıma bizi rahatlattı ve yine böyle bir organizasyonun Avustralya’da olması hoşumuza gitti. Biz yaptığımız şeyleri dünya insanlarına sunmak isteriz. O cihetle Avustralya hakikaten uzak bir ülke, ama biz, bu döneme kadar çok uzun mesafeler katettik. Bir kez daha Avustralya’ya gitmek her zaman olduğu gibi ilgimizi çekti ve atladık geldik. Programın mahiyeti bizim için her zaman önemlidir. Ne yapılması gerektiği ve amacının ne olduğu bizim için önem taşır. Burada Avustralya Türk Kültür Platformu’nun oluşturduğu 2010 Türk – Japon Dostluk Yılı içerisinde olacağımız ve Japon gruplarla aynı sahneyi paylaşacağımız, onların kendi kültürlerini, bizim kendi kültürümüzü yansıtan bir program sunacağımızı öğrenmemiz gayet tabii hoşumuza giden birşey oldu. Biz de bu sebeple memnuniyetle geldik. Buraya gelişimizdeki karşılamanın sıcaklığı, önce telefonda sesini duyduğumuz daha sonra burada görüştüğümüz insanların samimi ilgileri ve hele hele bir sivil toplum kuruluşu ile devletimizin Başkonsolosluğunun müşterek hareketleri, birbirlerine son derece destek vermeleri bizim için gurur ve mutluluk kaynağı oldu. Burada bulunmaktan son derece memnunuz. Yaptığımız ziyaretlerin sonunda, içimizde memlekete dönüşümüzün, ailemize kavuşmamızın sevinci olur, ama aynı zamanda hafif bir burukluk yok desem de yalan olur. Bu ilgi ve samimi davranışlar bizi tabii ki çok gururlandırdı.
Avustralya diğer ülkelerden çok farklı bir yapıya sahip. Çokkültürlü bir ülke. Bu ülkede 289 değişik ülkeden gelen, 248 ayrı dili konuşan ve 128 ayrı dine inanan insanlar bir arada uyum içerisinde yaşıyorlar. Konserimizde birçok değişik kültürden izleyicilerimiz vardı. Sema Programı onları çok etkiledi. Duygularını bizlerle paylaştılar. Peki siz bu izleyicilere hitap ederken neler hissettiniz?
Sahne bizim işimizi ortaya koyduğumuz en önemli yerdir. Bir yere görevli olarak adım attıktan veya evimizden çıktıktan itibaren kendimizi sahneye endeksleriz ve gösterimizi en güzel şekilde yapmaya gayret ederiz; cünkü temsil ettiğimiz bir Bakanlığımız var, Türkiye Cumhuriyeti var, Türk halkı var. Onun da ötesinde üzerinde önemle durmamız gereken koskoca bir kültür var. Bu bizim için son derece önemli. Tabii elit bir kitlenin karşısında sahneye çıkmak, hakikaten saygın bir kitlenin, değişik coğrafyalardan gelmiş insanların, değişik kültürlerden gelen insanların bizi izlemesi son derece keyif verici bir durum. Program esnasında onlardan aldığımız pozitif enerji ki biz bunu hissederiz, bizim sanatımızı mükemmel bir şekilde icra etmemizde çok etkilidir. Sanatta ve sahnede icracı olarak, o insanların yüzlerindeki ifadeden ne hissettiklerini hissedip icramızı ona göre yönlendiririz. Seyirci ile aramızda bire bir bir etkileşim olur. O etkileşim bu konserde son derece mükemmeldi. İnsanları gözümüzün önünden geçirdiğimizde hepsi kendi içerisinde, kendi kültürüyle veya kendi gelenekleriyle, kendi yaradılışları ile, mizaçları gereği bizimle beraberdiler. Bizi canı gönülden dinlediler. Bizi ruhlarıyla dinlediler. Hissederek dinlediler. Biz bunu karşıdan gözlemledik ve bu hem Sema icra eden arkadaşlarımızı hem okuyan arkadaşlarımızı etkileyen önemli bir noktaydı. O etkileşim son derece güzeldi.
İzleyicilerden gelen yorumlarda, müziği vucudumdaki en ufak hücrelere kadar hissettim diyenler, ağladım diyenler, sözlerinden hiç birşey anlamamama rağmen müzik beni alıp bir yerlere götürdü, Semazenlerle ben de döndüm, huzur buldum diyenler oldu. Bu duyguların yaşanmasına neden olan şey nedir sizce?
Oraya gelen insanların muhakkak bir Hazreti Mevlana alt yapısı vardır. Biz onu öyle sayıyoruz. Biz 2007 yılında Mevlana Hazretlerinin 800. yıl dönümünü kutladık. UNESCO tarafından Mevlana yılı ilan edildi. Fakat şunu çok iyi biliyorduk ki biz dünyanın neresine gidecek olsak, nerede biz semayı ayin eşliğinde ortaya koyacak olsak Hazreti Mevlana bizden önce oradadır. Bunun çok iyi farkındayız ve Hazreti Pir’in dünyada olmadığı, eserlerinin çevrilmediği bir dil kalmadığı aşikar. Bu açıdan hazır bir potansiyel var karşımızda. Yani Mevlana’yı tanıyan, Mevlana’yı bilen, Mevlana Felsefesini görmüş, internetten, televizyondan duymuş, O’nun Gel çağrısı mesajını almış insanlarla karşı karşıyayız. Türk müziğinin en büyük formlarında ayin icrası yapıyoruz. Bu formda Farsça güfteli. Onu insanların anlaması mümkün değil ama Hazreti Pir’e ait sözler. Orada bir şiirsellik zaten var. Onu melodilere döken bir bestekar var. Kendi içerisinde ve onu besteleyen bestekarın kattığı ruh var. Bu ikisi hamur olduğunda ve sema ile iş pekiştiğinde bir şekilde mistik havayı orada tenefüs etmemek mümkün olmuyor. İnsanlar da bunu hissediyorlar. Biz de bu durumu hissederek, bütün vucudumuzla, benliğimizle, ruhumuzla eserleri icra ettiğimiz için izleyicinin etkilenmemesi mümkün değil.
Sema proğramına gençlerin ilgisi oldukça fazlaydı. Gençlik bir arayış içinde mi acaba yoksa sahnedeki performans ve görsellik mi onları bu kadar etkiliyor?
Günümüz gençliğinin müzik tarzı ve tutkusu göz ardı edilemez. Bu bir gerçek. Gençlerin içlerinin kaynadığı dönemler. Onlar bugün dünyada popüler olan pop müzik, rap müzik tarzında şeyleri dinleyecekler. Bu tarz müzikle bir şekilde coşkularını, enerjilerini sarfedecekler. Bizim müziğimizle de bir durulma hali, belki kaşınmamış noktalarını kaşıma halini yaşayacaklar. Pop müziğinde coşku, rap’de başka duygularını tatmin ediyorlar. Ama dedik ya Hazreti Pir’in katkısı, desteği, mistik havasıyla insandaki etkisinden bahsediyoruz. İnsan duygusal bir varlık. İnsanın yeryüzünde halifesi bu kadar büyük bir sıfat var. Onların da bu mistik müzikten etkilenmemesi mümkün değil. Bu hangi dinden, dilden ve ırkdan olursa olsun. Çünkü onun hitap edilmedik bir yerlerine hitap ediyor. O mistik havayı tenefüs edip, dolayısıyla huzura erme ve başka şeyler hissetmelerine vesile oluyoruz. O yüzden ilgi duyuluyor.
Japonya’ya gittiniz mi? İlgileri nasıldı?
Japonlar Türkleri seven bir toplum. Bu sizin buradaki etkinliğinizde de görülüyor. 2007’de Tokyo ve Osaka’da iki program yaptık. Son derece ilgiliydiler. Gayet güzel programlar yaptık.
Japonların bize tarihten bir sempatileri var. Bizi Türkiyemizde bile yalnız bırakmıyorlar. Her yıl Aralık ayında Konya’da binlerce Japon turist görmek mümkün. Hazreti Pir’in anma döneminde Konya’ya gelirler.
Konserde sizleri izleyen resmi bir yetkili burada Başbakan’ın her yıl düzenlediği çok önemli bir etkinlik için davet önerdi. Bu konuda ne düşünürsünüz?
Biz devlet bünyesinde, devlet ciddiyetinde kurulmuş bir kuruluşuz. İşimiz sabahtan akşama kadar mevlevi müziği, tasavvuf müziği ve Hazreti Mevlana. Dolayısıyla her türlü organizasyon içerisinde görev almaktan onur duyarız. Bu açıdan da bağlı olduğumuz Kültür Bakanlığı, Güzel Sanatlar Genel Müdürlüğü’nün bize gereken her türlü kolaylığı sağlayacağından eminiz. Şimdiye kadar hep böyle oldu. Beri tarafta zaten müdürlüğümüz ve şef arkadaşlarımız da buna sıcak bakıp organizasyonlarda gereken kolaylığı yaparlar. Biz de katkımızı sağlarız.
Sayın Mehmet Öztorun, son olarak vermek istediğiniz bir mesaj var mı?
Buraya gelişimizden son derece memnunuz, mutluyuz. Göstermiş olduğunuz samimi ilgiden son derece mutluyuz. Çok tecrübe ettiğimiz için bunu çok rahat söylüyorum. Dünyanın dört bir tarafına gittik. Bize olan yakınlıkları, ilgileri ve samimiyetlerini insanların artık yüzünden okur hale geldik. Burada o ilgi ve samimiyeti fazlasıyla gördük.
Yaptığınız işler uluslararası nitelikteki işler. Kırkbin pürüzün çıkabileceği işler. Siz bunları aşmışsınız.
Bakanlığım, müdürlüğüm ve şeflerimiz adına teşekkür ediyorum.
İlginizden, desteğinizden dolayı, böyle bir oluşum böyle bir program hazırlamanızdan dolayı son derece memnunuz. Yerini de bulduğu kanaatindeyiz.