Mehmet Arpacı
YÜRÜYEN TARİH – Mehmet Arpacı
Bir çoğumuzun yakından tanıdığı, toplumumuzun her etkinliğinde gördügümüz, fotoğraf makinasıyla, kalemiyle, ufak not defteriyle koşuşturan fotografçı, gazeteci, insanların sevgisini kazanan güzel insan, toplumun gülen yüzü Mehmet Arpacı 74 yaşında. 7 çocuk 18 torun ve 1 torun çocuğu sahibi.Mehmet Arpacı 1929 yılında Gaziantep’de doğdu. 1950’e kadar geçen dönemde 5 soyadı değiştirdi. Çocukluğunun ilk anısı Ulu Önder Mustafa Kemal Atatürk’ün Gaziantep’i ziyareti. Annesi Havva Hanımla birlikde, büyük bir heyecanla Atatürk’ü karşılamaya gitti. Kalabalık halk arasında bir şey göremeyen Mehmet’i annesi sırtına bindirerek Atatürk’ü görmesini sağladı.
Arpacı 1936 yılında ilk okula başladığında soyadı kanunu yeni çıkmıştı. Öğretmeni bir gün soyadını sordu. Utanarak ögretmenine soyadını bilmediğini söyledi. Eve gittiğinde annesine, babasına sordu. Onlarda “Senin adın Mehmet. Soyadın yok” dediler. Ertesi gün öğretmenine sıkılarak soyadı olmadığını söyledi. Öğretmeni “Korkma, çekinme evladım. Senin soyadın bundan böyle Aslan olacak” dedi. 1940 yılında Arpacı bir başka okula gönderildi. Yeni okulunda 5 tane Aslan soyadı olması nedeniyle Arpacı’nın soyadı Çınar olarak değiştirildi. 1942 yılında soyadı aynı nedenlerle değiştirilerek Çiner ve daha sonra Çinen oldu. 1950 yılında evlilik işlemleri için Nüfus Müdürlüğüne başvuran Mehmet Arpacı yine soyadı sorunuyla karşılaştı. Nüfus kayıtlarında soyadı yoktu. Nüfus memuru Mehmet Arpacı’nın babasının Gaziantep uzun Çarşı, Yüzükçü Hanında arpacılık yapması nedeniyle aileye “Arpacı” soyadını verdi. Böylece Mehmet Arpacı daimi soyadına kavuştu.
Sayesinde güzel anılar oluşturduğumuz Mehmet Arpacı’nın ilk resmini 10 Kasım 1939’da Ulu Önder Atatürk’ün ölümünün birinci yıl dönümünde ilk okul öğretmeni çekti. Bunu Mehmet Arpacı şöyle anlatır. “Atamızın vefatının birinci yılı anma töreninden sonra okuldan çıkarken sınıf öğretmenim arkamdan geldi. Mehmet çok durgunsun. Seni çok üzgün gördüm. Bir fotoğrafını çekeyim dedi. Bir hafta sonra fotoğrafımı bana verdi. Bu fotoğrafı hala cebimde ve kalbimde taşıyorum.”
Mehmet Arpacı Ulu Önder Atatürk’ün öldüğü günü de çok iyi hatırlıyor. “1938, Kasımın ilk günü. Her sabah sınıflara girebilmek için bahçede sıraya girerdik. O gün de öyle yaptık. Fakat o gün bir farklılık vardı. Saat 9 oldu kapılar açılmadı. 9:30 oldu açılmadı. 10:00 oldu açılmadı. Sonra okul müdürü geldi. Çocuklar Ulu Önderimiz Kemal Atatürk bugün vefat etmiştir. Okullar ve bütün yurt yasa gömülmüştür. Herkes evine gitsin” dedi. Sırada bayılanlar, ağlayanlar, birbirlerine sarılanlar vardı. Dondum kaldım. Yavaş yavaş okuldan çıktık ve sonsuz acı ile dağıldık. Yürüyerek eve gittim. Yollar bomboş, dükkanlar kapalıydı. Kuşlar bile sessiz uçuyordu. Annem neden erken geldiğimi sorunca ona Atamızın vefat ettiğini söyledim. Birbirimize sarıldık ve sessizce ağladık.”
Mehmet Arpacı öğrenim hayatını orta birinci sınıfta noktaladı. Bir süre marangozluk atölyesinde çırak olarak calıştı. Daha sonra en büyük ideali olan radyoculuk mesleğine atıldı. 1945 yılında 250 kurus aylıkla calıştı. 1948-1953 yılları arasında Philips Radyo firmasinda tamircilik ve satış memurluğu yaptı.
Arpacı’nin bir de sporcu yanı var. 1945-1950 yılları arasında atletizm dalında yarışmalara katıldı. 1948 yılı Türkiye Atletizm Yarışmasında 10 km’lik yarışta 36. oldu.1950 yılında evlilik nedeniyle spora veda etti.
Mehmet Arpacı askerlik döneminde Ankara Gülhane Askeri Tıp Hastanesinde doktor yardımcısı olarak çalıştı. Hastalara dosyalarını hazırlarken yaşlılara, bayanlara ve çocuklara ilk sıraları veriyordu. Yaşlı bir hastanın kendinden önce alınmasına itiraz eden bir askere “Türk asaletinde yaşlıya hürmet şarttır” dedi. Muayanehane işleri yanında hastanenin kalp muayene aleti, elektrik ve buzdolabı gibi tamiratlarını yaptı. Türkiye Cumhuriyeti Cumhurbaşkanı Celal Bayar’ın prostat ameliyatinda kullanılan elektro aletini hazırladı. Ameliyat sonrası doktor Cumhurbaşkanının dosyasını Arpacı’ya vererek “Bu dosyayı senden isteyinceye kadar bir yerde saklayacaksın.” dedi. Dosyanın ofis yerine kendine verilmesine şaşıran Arpacı doktora nedenini sordu. Doktor “Mehmetçiğim dinle beni. Bütün dünya devletleri bir başka devletin yöneticilerinin sağlığı hakkında bilgi sahibi olmak isterler ve politikalarını ona göre ayarlarlar. Dışarıya bilgi sızmasını istemiyorum” dedi. Bunun üzerine Arpacı Cumhurbaşkanı Celal Bayar’ın sağlık raporu dosyasını, dost olmayan ülke istihbaratlarından gizlemek için, haftalarca yatağının altında muafaza etti.
Tiyatroyla yakından ilgilenen Arpacı iki piyes ve bir gülmece oyun yazdı. Bunlar Tarzan Geliyor, Turist Geliyor ve Dilenci. Bunlardan “Tarzan Geliyor” adlı piyeste çoçukları ve kendi rol aldı. Maymun rolünde çıkacak biri bulunamadığı için bu rolü kendisi üstlendi. Bu oyundan elde ettiği 400 liralık geliri bir köy okuluna bağışladı ve bu köy okulundan teşekkür mektubu aldı.
Gazeteciliğe ilk hevesi ilk okul yıllarında başladı. Orta okulda bu ilgi arttı. O yıllarda gazeteler ayda bir çıkardı. Daha sonraki yıllarda gazetecilik bir tutku haline dönüştü. Şimdilerde ise onu hayata bağlayan tek şey.
Arpacı Türkiye’nin ilk Cumhurbaşkanı İsmet İnönü’nün 1947 yılında Gaziantep’i ziyaretine ilişkin, Türkiye’de hiç yayınlanmamış tarihi fotoğrafların negatiflerini 57 yıldır cebinde taşımaktadır.
1964’de Libya Lideri Albay Kaddafi ile Ankara’da dost oldu. Bu dostluğu Arpacı şöyle anlatır. “Ankara’nın Küçükesat semtinde Libya Büyükelçiliği’nin karşısında dükkanım vardı. Albay Kaddafi o dönemde Libya Büyükelçiliği’nde Askeri Ateşe olarak görevliydi. Bir sabah yanıma geldi ve anahtarını kaybettiğini söyledi. Elçiliğin kapısını açabilmek için benden yardım istedi. Takım çantamı aldım. Kapıyı Kaddafi’ye açtım. Para vermek istedi. Kabul etmedim. Bir başka gün Kaddafi beni çaya çağırdı. Birlikde çay içtik, sohbet ettik. Harp Akademisinde araştırma yaptığını söyledi. Devrimleri tartıştı. Türkiye ihtilalini eleştirdi ve kendi ülkesinde bu devrimin daha iyisini yapacağını söyledi. Yıllar sonra Kaddafi’nin yaptığı devrimi Melburn radyolarında duydum.” Mehmet Arpacı’nın aynı dönemlerde Türkiye’de mecburi hizmetini yapan KKTC Devlet Başkanı Rauf Denktaş’la ve Filozof Fahrettin Kerim Gökay’la derin sohbetleri oldu.
Avustralya’ya 1972’de göç etti. Fransa’ya göçü istemedi. Almanya’yı ırkçı, Kanada’yı tek başına gitmesi gereken bir yer olduğu için kabul etmedi. Ailesiyle birlikde göç edebileceği tek yer Avustralya’ydı. Maddi nedenler göçe zorlamıştı. 7 çocuğuyla Türkiye’de geçim zordu. Fakat Avustralya hükümetinin 4 çocuk koşulu vardı. O nedenle 18 yaşını doldurmuş olan en büyük çocuğu için bağımsız katagoride göçmen başvurusu yaptı. Böylece 5 çocuğunu birlikte getirebildi. Diğer 2 çocuğunu sakladı. Avustralya’ya ayak basar basmaz Göçmenlik dairesine giderek, Avustralya’yı çok sevdiğini, buraya gelebilmek için yalan söylemek zorunda kaldığını söyledi. Anlayışla karşılandı ve diğer iki çocuğunu da getirmeyi başardı. Avustralya’ya, çocuklarının istikbali için geldi. Ilk geldiklerinde bir dönem hostelde kaldılar. Arpacı iş bulamadı. Çalışmadan işşizlik parası ile geçinmek zoruna gittiği için o dönemin Başbakanı Edward Gough Whitlam, QC‘a durumunu anlatan Türkçe bir mektup yazdı. Bir ay sonra Başbakandan bir mektup geldi. Bir tercüman yardımıyla Mehmet Arpacı bir radyo firmasında işe alındı.
Arpacı son 30 yılda Avustralya’da çıkan 13 farklı toplum gazetesinin muhabirliğini ve fotografçılığını yaptı. Araba kullanmayı sevmiyor. 74 yaşında olmasına rağmen oldukça dinç. Günde kilometrelerce yol yürüyor. Gazetecilik ve fotoğrafçılık dışında bir diğer işi de Melburn’un hemen hemen her semtine haftalık yayınlanan “Yeni Vatan” gazetesini dağıtmak. Avustralya Türk toplumunun en geniş fotoğraf albümüne sahip. Toplumdan resimlemediği kişi yok gibi. 1980’li yıllardan itibaren tüm Vıktorya Başbakanlarını ve üst yönetimlerini sergiledi.
Mehmet Arpacı çok az konuşan bir insan. Fakat yeni tanısanız bile onun kullandığı sihirli dilden bir şeyler anlarsınız. Başbakan Steve Bracks’ın “In recognition of Turkey’s Independence Day” resepsiyonunda resepsiyona katılanlar bir resim çekebilmek için koşuştururken, onun beni götürüp, Steve Bracks’ı durdurarak beraber resmimizi çekmesi ve birincisini begenmeyerek ikinci bir poz için Steve Bracks’e poz verdirmesine inanamadım. Sanki sihirli bir güce sahip. Ondaki bu sihirli gücü en önemli toplantılarda veya konserlerde de görmek mümkün. Sahnede sanatçının iki adım ötesinde resim çekmesine korumalar bile göz yumar oldu.
1972’de Avustralya’ya göç eden Arpacı 31 yıl sonra 2003 de Türkiye’ye gidebildi.
Hilkat Özgün
29.8.2003
Mehmet Arpacı’nın 1939 dan 2003 e başarılar zinciri
2006 – Mehmet Arpacı torunu Merit Arpacı ile birlikte koşarken